摘要:Giriş: Bazı çocukların cinsel istismar riski daha fazla olduğu bildirilmiş olup: bu risk faktörleri bireysel, ailevi, sosyal ve kurumsal faktörler olarak tanımlanmaktadır. Buna rağmen literatürdeki klinik riskler ile ilgili bu veriler kısıtlıdır. Bu nedenle, çalışmamızda cinsel istismarın klinik risk faktörlerini belirlemeyi amaçladık. Yöntem: Bu çalışmaya 22 kız, 12 erkek olmak üzere cinsel istismara uğrayan 34 çocuk ve 34 sağlıklı gönüllü dahil edildi. Çalşımaya alınan her iki grup Ebeveyne Bağlama Ölçeği (EBÖ), Gözlerden Zihin Okuma Testi ve UPPS dürtüsel davranış ölçeği ile değerlendirildi. Bulgular: Her iki grupta anne bağlanma skorlarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmazken, baba bağlanma puanları istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu. Gözlerden Zihin Okuma Testi puanları çalışma grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktü. UPPS dürtüsel davranış ölçeği sebatsızlık alt ölçeği puanları çalışma grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekti. Sonuç: Cinsel istismar, tedavi edilmesi gereken en zor travma tipi olarak bilinmekte olup; risk faktörlerinin belirlenmesi istismarın önlenmesinde büyük önem taşımaktadır. Cinsel istismarın klinik risk faktörlerini belirlemek için daha geniş örneklemli çalışmalara ihtiyaç vardır.
其他摘要:Introduction: It has been reported that certain children are more at risk of sexual abuse: these risks factors are defined as individual, familial, social and institutional factors. Although; data from clinical risks in the literature is limited. In this study, we aimed to determine the clinical risk factors of sexual abuse. Methods: 22 female and 12 male, sexual abused children and 34 healthy volunteer children were involved in this study. Patients and volunteers were assessed with the Parental Bonding Instrument (PBI), Reading Mind from Eyes Test (RMET) and the UPPS impulsive behavior scale. Results: There were no significant differences in maternal attachment scores in either group but the paternal attachment scores were statistically significantly lower in the study group. The RMET scores were statistically significantly lower in the study group than in the control group. The UPPS impulsive behavior scale unpersistence subscores were statistically significantly higher in the study group than in the control group. Conclusion: Sexual abuse is known as the most difficult type of trauma to treat and preventing the risk of identification is of the most importance. Further studies with a large sample are needed to determine the clinical risk factors of sexual abuse.